Bayram değil, seyran değil bir sabah uyandık ve karşımızda Milliyetçi Hareket Partisi’nin twitter hesabından atılmış bir videoyla karşılaştık. Videoda 76’sını devirmiş parti lideri Bahçeli bir parkta ağır ağır yürüyor ve arkasında tatlı bir fondan Ferdi Tayfur’un ‘Söyleten Sensin’ şarkısı çalıyor. Şarkıya ve sözlerine geleceğiz ancak öncesinde Bahçeli’yi ve modern Türk tarihindeki rolünü dünüyle ve özellikle bugünüyle incelemenin faydalı olacağı kanaatindeyim.
Merhum Alparslan Türkeş’in vefatının ardından MHP’nin başına geçen Bahçeli partisini 1999 yılındaki genel seçimlerde iktidar ortaklarından biri yapmış ve ANASOL-M Koalisyon Hükûmetinde Başbakan Yardımcısı olmuştur. Herkes ülkenin 28 Şubat sonrası debdebeli ve istikrarsız günlerinde gireceği mechul yolu kestirmeye çalışırken koalisyonun görece etkisiz görünen bu ortağı hiç kimsenin beklemediği bir şey yapmış ve işlerin tam da yoluna girmeye başlayacağı 2001’de erken seçim kılıcını çekmişti. Tarihinin önemli kırılma noktalarından birinde olan ülke sonrasında Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdilik henüz 22 yıldır süregelen saltanatıyla karşı karşıya kalmış ve tarih Türkiye Cumhuriyeti Devleti için kırılmış, kurucu eksen farklı bir yöne kaymıştı. Sonrasında muhalefetin sağ kanadının en güçlü aktörü olan Bahçeli muhalefet rolüne 2015’e dek bağlılıkla sahip çıkmıştı. Ta ki 2015’te Ak Parti tek başına iktidar olma gücünü yitirene dek. Ak Parti’nin iktidarda olduğu 13 yılın ardından o sene ilk kez halk Başbakan’ı Erdoğan olmayacak bir Türkiye için oyunu atmıştı. Tarihi gecenin ilk saatleri yaşanırken muhalefetin asli yekünü CHP lideri Kılıçdaroğlu Bahçeli’ye, Bahçeli’nin Başbakan olduğu bir formülle bir yıllık bir koalisyon önerisiyle gitmiş ancak bu öneri MHP liderinin kesin kararlılığıyla reddedilmişti. Sonrasında dört aylık bir kaos dönemi ve ardından AK Parti-MHP ortaklığıyla kurulan Cumhur İttifaki. O günden sonra bürokrasi ve sosyal hayatta önü kesilemez bir milliyetçi yükseliş. Takvimler 2024’ü gösterene dek bu düzen devam etti.
Bahçeli gerçekten görece kısa demokrasi hikayemizin müstesna isimlerinden bir tanesi. Barındırdığı gizemlerle ve aldığı oya mukabil yaratabildiği siyasi gücüyle belki de en özeli. Demirel’i, Ecevit’i ve hatta Erbakan’ı kıyasladığımızda onların sahip olduğu teveccühe mazhar olmadan bazı konularda en az onlar kadar ve hatta bazı konularda da onlardan daha fazla siyasi gerçeğimize müdahil olmayı başarabildi. Başkanlık referandumu ardından Ak Parti’yle kurduğu ittifak çoğu zaman Ak Parti’ye ve onun tabanından gelen güçlü itirazlara rağmen sadece yüze beş-on arasında değişen oy oranıyla kendi gerçeğini iktidar unsuru olarak dayatabilmesine ve iktidarın gizli muktediri olabilmesine yol açtı. Uzun günler, çok olaylar geçti ve sonrasında takvim yaprakları 2024’ün ilkbaharını gösterirken Bahçeli’nin kendi mecburiyetiyle karşı karşıya bıraktığı Ak Parti ilk kez ikinci parti olma hakikatiyle yüzleşti. İktidarın çoğunluğunun kızgınları daha da kızgınlaştı, küskünleri de kendi payına düşen sözleri şiddetlendirdiler.
Tam da şu an bir okuma yapmak gerekir. Önümüze uzunca bir süreden beri ısıtılıp konulmaya çalışılan bir 1921 Anayasası (esasen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) gerçeği var. Nedir bu 1921 Anayasası? Henüz devletleşmemiş, isyancı görünen ilk TBMM’nin anayasası. İçinde barındırdığı hilafetle, barındırmadığı laiklik ve Türklükle adeta canını teslim etmeye üç kalmış bir imparatorluğun son yasasına ekleme bir yama. Ve en nihayetinde işin günümüz koşullarında en çetrefilli hale geldiği özerk bölgeler konusu.
Şunu ifade etmek gerekir ki 1921 Anayasa’sı cumhurun egemenliğini bila kayd-u şart cumhura vermesi açısından Türk tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Ancak detaylıca baktığımızda esasen Teşkilat-ı Esasiye bu yeni Türk Devleti’nin ilk yasası değil halihazırda ölmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun son anayasasıdır. Ve tam da şu günlerde getirilmekten söz edilen kurucu yasaya dönüşten ziyade onunla kastedilene bir reddiye ve kurucu fikre antitezdir.
Ak Parti ve Erdoğan son seçimde yıllar içinde güçlendirdiği iktidarının ilk kez bu kadar kaybedilmeye yakın olduğunu farketti. Elbetteki her güç sahibi gibi onu korumak için çıkar yollar aramakta. Son dokuz yılımızı yönetmiş Ak Parti-MHP ortaklığı ise kendisinin vaadettiği her şeyi tamamlamış gibi görünüyor. Erdoğan kendinden daha islamcı ve gün geçtikçe güçlenen bir YRP ile yüzleşmek zorunda kaldı. Öbür taraftan doğudaki oyların artık kendisine güven sağlamaktan uzak bir noktada olduğunun farkında. Öyleyse siyasi ikbalini koruyabilmek için yeni bir paradigma geliştirmek zorunda olduğunu öngermek de çok zor değil. İşte o yeni paradigma sözü edilen 1921 Anayasasıdır.
Pek tabii bütün bunlar olurken Devlet Bahçeli’de olanca kurtluğuyla olanı biteni gözlemekte, kazandığı bürokratik ve siyasi zaferleri kaybetmemek için kendi pozisyonunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Bir projeksiyon çizelim. Bütün dünyada milliyetçi oylar hızla artmakta ve ülkemiz dünyanın hiçbir ülkesinin yüzleşmediği ölçüde büyük bir göçmen problemiyle yüzleşmektedir. Özellikle z kuşağı ekseninde her gün giderek yükselen bir dip dalga milliyetçi (ve dahi zorlarsak İttihatçı) bir kuşak yetişmektedir. Halihazırda dağılmaya yüz tutmuş ve çok bilinmezli bu siyasi ittifak ve ortamın son bulup kartların baştan dağıtılması en çok kime yarar? İktidardan kopan MHP kendisinden kopmuş küskünleri İyi Parti ve Zafer Partisi’ni yeniden milliyetçi bir cephede toparlayabilir mi? Peki öyle olursa ne olur? Peki Erdoğan’ın bütün bu ihtimallere ve Bahçeli’ye karşı Sinan Ogan kartı masada mıdır?
Tam da böyle çok bilinmezli bir ortamda hiç kimsenin beklemediği şekilde Bahçeli daha çok liseli aşıklara yakıştıracağımız o şarkılı videoyu attı. Şarkının sözleri şunlar;
‘’Hep köle misali zincire vurdun
Ben sana dost oldum, sen düşman oldun
Sen beni kendine göre mi buldun?
"Hainsin" diyorsam söyleten sensin
Sana söylediğim sözlere kızma
Sitem ediyorsam ettiren sensin
Senden çektiklerim yetti canıma
"Zalimsin" diyorsam söyleten sensin
"Canımsın" dedikçe kıymet bilmedin
Kazandıklarına değer vermedin
Sen belki bu kadar hiç sevilmedin
"Vefasız" diyorsam söylеten sensin.’’
Bayram değil, biliyoruz. Seyran değil, onu da biliyoruz. Bahçeli’nin bu videoyu kime ya da niye attığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bahçeli gerçekten çok kurt bir siyasetçi ve dünyadaki bütün siyasi öğretilerin aksine elindeki gücün her zaman üç beş katı etkiye sahip olmayı başarabildi. Bir erken seçim istedi, ülkenin ekseni değişti. Başbakanlığı reddetti, ülke ikinci kez bir kırılma yaşadı. Hissediyorum ki üçüncüsü yaklaşmakta. Yerel seçim sonuçlarının ardından herkes birinci parti çıkan CHP ve Özgür Özel’den erken seçim çağrısı beklerken bence bu çağrı tarihin olağan akışına nazire yaparcasına Türk siyasetinin enigması Devlet Bahçeli’den gelecek. Yaşlı kurt bütün siyasi aktörler için kartları yeniden karacak ve bir kez daha eksen kayacak. İşte o kartların geleceğimize dair neler söyleyeceğini de hepimiz birlikte göreceğiz.