SON DAKİKA
Hava Durumu

BİR DAHA YAŞAMAMAK TEMENNİSİYLE

Yazının Giriş Tarihi: 13.02.2023 20:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.02.2023 20:51

Necip Fazıl Kısakürek "Sakarya Türküsü" şiirinin bir yerinde şöyle der:

"Her şey akar, su, tarih, yıldız insan ve fikir...

Suyun akışına şahidiz, zamanın geçiciliğini bildiğimiz için tarihin de... Karanlık bir gecede gökyüzüne baktığımızda yıldızların da akışını görürüz kimi zaman... Ve fikirler de şuurumuzda çalkalanır, akar, durulur, sonra yeniden akar... Daimi akış sürer gider böylece.

Ya insan? İnsanın akışı nasıldır ve nerededir?

Kalabalık caddelerde de akar insan, kuytularda da. Kimi zaman iyiliğe akar, kimi zaman kötülüğe. Akışı mutlak bir devinim halinde sürer. Ama insanın en güzel akışı, omuz omuza, can cana verip, bir yaraya derman olmak için aktığı andır. Sel demek yeter mi?

Yetmez...

Su gibi, tarih gibi, gökteki parlak yıldızlar gibi, mukaddes ve iyilikle dolu fikirlerle bir olur akar. Gider kardeşinin yarasına süzülür, derman olur ona.

Ben şu ahir ömrümde herkes gibi bir çok akışı müşahede ettim. Kendim de aktım kimi zaman...

Ama böyle bir akış görmedim hiç. Malum felaketin ardından, kardeşini yalnız bırakmamak adına  hiç düşünmeden akan insanlar gördüm. Yardım toplama merkezlerinde, yollarda, enkazlarda, velhasıl her yerdeydi bu insanlar. Yüzlerinde hep aynı ifade, yüreklerinde aynı duyguyla ve aynı inançla iyiliğe akıyorlardı.

Bu akış sürüyor, sürecek de...

Biliyorum, şüphem yok. Yeniden iyi olacağız, bu büyük, bu katı, bu zorlu acımızı paylaşacağız.

Maalesef gayet çetin tecrübelerle biliyoruz ki, bir deprem ülkesinde yaşıyoruz. Tarihimizde de depremlerin olduğunu biliyor ve kimi zaman bu zorlu gerçekle yüzleşiyoruz. Düşünüyorum da, köklü ve zengin sivil mimari geleneğimize ne oldu bizim?

Mimari geleneğimizde, özellikle sivil mimarimizde mühim bir yeri olan yatay mimari yerine, çağın yükseklik hevesine kapılıp inşa ettiğimiz kimliksiz, betonarme binaların vaziyeti ortada...

Yatay mimarinin ülkemizin coğrafi özelliklerine ve sembolik olarak fikir dünyamıza uygunluğu ise yadsınamaz bir gerçek.

Bir bileşim gerekli...

Mimari geleneğimiz ile birlikte günümüzün imkanlarını harmanlayarak ortaya konulacak yeni bir imar atılımı belki...

Mühendislik söz konusu olduğunda, hendese nispetiyle toprağımıza uygun yapıları yapmak ve çoğaltmak gerekli. Gerekli ki, deprem gerçeği an be an bizimle.

Bu hususta şehir planlaması da oldukça mühim...

Şehirlerin nüfusu da göz önüne alınarak yatay mimariye göre tanzimi, yatay mimarinin insanın sosyal yaşamı ile ilişkisi ve sadece kültürel tartışmalara hapsolmuş köklü mimari geleneğimiz göz ardı edilmemeli, anlatılmalı, öğretilmeli... Şehirler de akar çünkü, şehirlerin akışını ve çağımızda günden güne kontrolsüzce büyüyüşünü yatay mimari ile engellemeli.

Bunlar elbette bir anda olacak şeyler değil, biliyorum. Bir an önce harekete geçmek, belli bir fikir dahilinde, sosyal ve ekonomik arka planla ilmek ilmek işlemek ve böylece özümüze dönmek gerek.

İyiliğe akışta özümüze döndüğümüz ve her birimizi bir damla olarak addedersek, birleşip de bir umman haline geldiğimiz gibi...

Sular gibi, tarih gibi, yıldızlar gibi, fikirler gibi aktığımız ve yaralarımıza derman olduğumuz gibi. Mimari anlayışımızda da geçmişi yeniden kucaklayıp bu akışı sürdürmek gerek...

Sözlerime son verirken bu felakette hayatını kaybeden canlarımızı saygıyla anıyor ve yaralarımızı iyileştirmek için dişini tırnağına takarak gece gündüz didinen insanımızla bir kez daha gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.

Tüm bunların yanında, diğer ulusların da yardımları ve gönderdikleri kurtarma ekipleriyle yanımızda olduklarını görmek, zaten halihazırda büyük bir bunalımın eşiğinde olan dünyanın iyiliğe ve umuda aslında ne kadar da ihtiyacı olduğuna dair büyük bir işaret.

Bir daha yaşamamak temennisiyle...

Hepimize geçmiş olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.