31 Mart bir sonuçtu. Bir sürecin sonucuydu. Yani gelinen son noktaydı… Aslına bakarsanız perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Son bir yılda yürüyüşümüz bozulmuş, söylemlerimiz değişmişti.
Toplum nezdinde karşılık bulan makul üslup, yerini ağır ifadelere bırakmıştı. Ortaya çıkış ilkeleri kişisel ikbal ve beklentilerin gerisine düşmüştü…
Sürecin sonucunda sorumluluk almak üzere “cesurlar hareketine” katılan çok değerli “cevherler” hareketten birer birer uzaklaştı, uzaklaştırıldı. “Muhalefete muhalefet!” algısı çok kan kaybettirdi.
Geldiğimiz noktada kırılmalara baktığımız zaman sürecin nasıl işlediğini daha net görebilmekteyiz.
Zira sonuç sürecin neticesidir.
Seçime giderken ne söylenmişti:
“Ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız!”
Maalesef süreçte tarih yazmaya değil, tarih olmaya yönelik adımlar atıldı. Bu kadar hataya bilinçsiz denilebilir mi?! Yoksa bir plan mıydı? Bir planın basamakları mı? Spontane gelişen olaylar zinciri mi? Tarih bunu mutlaka açığa çıkaracaktır.
Bu hafta sonu İYİ Parti Üst Kurul Delegeleri bir karar verecek!
İYİ Parti'nin tarih yazacağına ya da tarih olacağına dair bir karar verecek.
İYİ Parti ya bir tarih yazacak, ya da tarih olacak!
İYİ Parti Üst Kurul Delegeleri bir oylama yapacak. Bu oylama sonucunda delegeler, İYİ Parti’nin ya yola çıkış sebebine; fabrika ayarlarına yeniden dönülmesine, ya da bir tabela partisi olmasına karar verecek…
Yeniden ayağa kalkmak imkânsız mı?
Değil elbette.
Peki, çok mu kolay?
Hayır, hiç kolay olmayacak. Çok zor olacak. Ama imkânsız da değil…
“Umutsuz durum yok, umutsuz insanlar vardır!” Yarına olan umudumuz bu günkü enerjimizin yakıtıdır!
Yeniden, umudu yükseltip başarıya ulaşmak doğru tavırla mümkündür. Doğru tavır için bizce aşağıdaki ilkelere uygun davranılması gerekir:
1- İçinde bulunduğunuz durum ne kadar kötü olursa olsun en iyiye odaklanın.
2- İçinde bulunduğunuz durumda ne öğrendiğinize odaklanın.
3- Böyle durumlarla bir daha karşılaşmamak için neyi-neleri değiştirmeniz gerektiğine odaklanın.
27 Nisan'da delegeler bir karar verecek.
“Tarih mi yazacağız, tarih mi olacağız?”
Adayların her birin bu süreci yönetebilecek yeterliliğe sahip olduğu görülmektedir. Önemli olan kimin seçileceği değil, neyin seçileceğidir.
Geçmişteki gibi ‘takım kurmak’ yerine, ‘taraftarla yürüme anlayışı,’ yeniden hüsranla sonuçlanan bir yolculuğun başlangıcı olmamalıdır.
Asıl unutulmaması gereken “Cesur yüreklilerin” bu bugünlere gelinceye kadar ne bedeller ödediğidir.
“İYİ Parti bir proje Partisi olarak ortaya çıktı.” diyorlar.
Delege bu algıyı boşa çıkaracaktır. Delege, millete rağmen siyaset yapılamayacağını da ortaya koyacaktır. Teşkilatlara, teşkilat mensuplarının kararlarına rağmen siyaset yapılamayacağını ortaya koyacaktır. Delege basın yayın organlarının algı oyunlarına kanmadan, ülkesinin geleceğini düşünerek karar verecektir.
İYİ Parti Üst Kurul Delegeleri şunların farkında olmalıdır: İYİ Parti’ye oy veren seçmenlerin kahir ekseriyeti sorgulayan insanlardan oluşmaktadır. Hatır için hareket edecek seçmen kitlesi değildir. İYİ Parti seçmeninde biat kültürü bulunmamaktadır. İYİ Parti seçmeni kişilere değil, ilkelere bağlıdır.
İYİ Parti seçmeni Türk milletinin özüdür.
İYİ Parti seçmeni Türk milletinin sözü olmalıdır.
Türk milleti diyor ki:
“Sana en çok umut bağladığım, en çok ihtiyaç duyduğum anda beni terk ettin. Umutlarıma ihanet ettin. Şimdi elimden tut diyorsun! Elinden tutabilmem için, sana yeniden güvenebilmem için, yeniden ikna olabilmem için, bana yeni bir şeyler söyle cancağızım...”