Teknoloji denince aklımıza akıllı telefonlardan tutun, insansı robotlara kadar birçok hayatımızı kolaylaştıracak büyük bir teknoloji havuzu geliyor. Ama hepimizin atladığı ya da yaparız zamanı gelince dediği çok önemli bir olayı atlıyoruz. Peki doğa buna hazır mı? Bu kadar tüketime hazır mı? Aslında demek istediğim bu kadar teknolojik cihazın kullanımı için doğayı tahrip etmemiz ne kadar doğru?
Teknoloji çağının getirdiği avantajlar olduğu kadar dezavantajları da var. Bunun ilk ve en önemli dezavantajı bu teknolojiyi kullanmak için harcadığımız enerji, bu enerjinin nasıl üretildiğiyle alakalı birçoğumuz fikir yürütmüyoruz veya umursamıyoruz aslında. Bu enerjinin üretilmesi için ne kadar doğayı tahrip ediyoruz bir bilsek belki de hemen gereksiz olarak kullandığımız teknolojik aletlerden vazgeçeceğiz. Ama teknoloji bize de vazgeçme der gibi. Çünkü ne kadar tüketim için teknoloji gelişse de üretim içinde aslında bir o kadar gelişiyor.
Geçen hafta sonu iş için Antalya’ ya toplantıya giderken yol boyunca radyolarda güneş panelleri için ev tipi cihazların reklamları dönüyordu. Bence bu işe çok hızlı bir şekilde dünya olarak önem vermeliyiz. Güneş paneli üreten firmaların üretim maliyetlerini düşürecek atılımlar yapılmalı ki son kullanıcı yani bizler ulaşalım bu teknolojiye. Bu teknolojiye son kullanıcılar olarak ulaştığımızda aslında yaşadığımız doğa için büyük bir yatırım da yapmış olacağız.
Güneş enerjisi, güneşten gelen ışınların, özel teknolojiler kullanılarak, elektrik enerjisine dönüştürülmesidir. Güneş enerjisi dünyadaki en bol ve en temiz enerjidir. Çevreyi kirletmez, gürültüsüzdür. Yenilenebilir ve sürdürülebilir bir enerji kaynağıdır. Güneş enerjisi için hiçbir şekilde yakıt tüketmeye gerek yoktur. Üretilen fazla elektrik depolanarak tekrar elektrik şebekesinde kullanılabilir.
Peki ülkemiz için kullanımına baktığımızda birçok ilimizde güneş paneli tesisleri kurulabilecek düzeyde alanlarımız mevcut. Ama ev kullanıcıları yani biz son kullanıcı için ne yazık ki evlerimizin çatıları güneş enerjisi sistemleri için pekte uygun değil. Aslında devletimiz buna bir el atarsa (sonuçta bizde bayağı inşaat ülkesi olduk) bu panellere göre ruhsat düzenlemeleri yaparsa ülkemizde de çatılarımızda güneş panelleri görmek hiçte zor olmayacaktır. Ama bunlarla ilgili çalışmaların olduğu da kulislerde duyuluyor.
Yurdumuzun dışında ise işler biraz daha değişiyor. Mesela geçen haftalarda sansasyonel bir şekilde Suudi Arabistan “The Line” isminde çok fazla fütüristtik bir şehir kuracağından bahsetti. Prens, The Line adında dikey olarak inşa edilecek tamamen yenilenebilir enerjiyle çalışan akıllı çizgisel şehir projesi ile dünyaya yeni bir soluk getireceğini duyurdu. The Line şehrinin 170 km uzunluğunda çizgisel bir yapıda inşa edilmesi planlanıyor. Şehrin genişliği 200 metre olacak ve yüksekliği 500 metreyi bulacak. The Line şehri sahil boyunca uzanan ve çöllere erişen iki tarafı aynalı bir yapıda inşa edilecek. Şehir tamamlandığında 9 milyon kişilik nüfusu barındırabilecek. Şehrin tasarımları, kentsel toplulukların gelecekte yollardan, arabalardan ve emisyonlardan arınmış bir ortamda nasıl olacağını somutlaştırmak üzere planlanmış. Şehir 0 yenilenebilir enerjiyle çalışacak. Bu konuya bir sonraki yazımda detaylıca değineceğim. Ama demek istediğim şudur ki tabi böyle fütüristtik olmak heyecan verici ama birazda yaşadığımız hayata döndüğümüzde de karşılığını bulabileceğimiz şekilde yenilenebilir enerjiyi dizayn edip hayatımıza sokarsak işte o zaman bize belki de milyonlarca yıldır ev sahipliği yapan dünyamıza bir jest yapmış oluruz.