Bazı şehirler vardır; insan içine girer girmez huzuru duyarsınız. Bir rüzgâr eser, bir koku gelir burnunuza, bir gölge düşer üzerinize…
Ve anlarsınız: “Ben Allah’ın ikramıyla karşılaştım.”
İşte Bursa tam olarak böyle bir şehir.
Kıymeti, kaderine yazılmış bir lütuf gibi.
Bursa’da yaşamak, sadece bir şehirde ikamet etmek değildir; bir nispet, bir şeref, bir emanet taşımaktır. Çünkü bu şehir, hem tarihin en güçlü adımlarını hem de tabiatın en ince nakışlarını aynı avuç içine toplamıştır. Sanki Cenâb-ı Allah, doğayı cömertçe dağıtırken Bursa’nın üzerine ayrı bir tebessümle eğilmiş gibi…
Denizin, Dağın ve Ormanın Kucaklaştığı Şehir
Düşünün… Bir tarafınızda Marmara’nın sakin mavisi;
arkanızda koca bir çınar gibi yükselen Uludağ’ın vakur heybeti;
şehrin içinde ise serin serin nefes alan orman damarları…
Yaz olur, ovada 40 dereceyi görürsünüz;
ama başınızı kaldırıp zirveye baktığınızda, 20 derece serinlik göz kırpar.
Bir şehir düşünün ki kendi içinde dört mevsimi aynı anda yaşatsın.
Bu bile başlı başına bir lütuftur.
Tarih Burada Yürür, Konuşur, Dinler
Bursa’nın sokaklarında yürürken, tarihle göz göze gelirsiniz.
Orhan Gazi bir köşede size selam verir, Emir Sultan yüreklerinize ferahlık serper,
Yeşil Türbe göz kapaklarınıza sükûnet indirir.
Bu şehirde taşlar bile mütevazıdır;
her köşe, geçmişten bugüne uzanan bir duadır.
Tarihi dokusuna zarar vermeden yaşamak ise Bursa’ya düşen değil, Bursa’da yaşayanlara düşen en büyük sorumluluktur.
Zira bu şehir bir mirastan fazlasıdır;
bir emanettir.
İnsanının Yüzünde Şehrin Güzelliği Vardır
Bursa’nın insanı da tıpkı şehri gibi yumuşak huyludur.
Dağdan gelen serinlik kadar ferah,
denizden esen meltem kadar içten,
tarihi kadar ağırbaşlı…
Sokakta selam verdiğiniz biri, sizi bir anda “evinize gelmiş” gibi hissettirebilir.
Belki de Bursa’nın en çok kıymet bilinmesi gereken tarafı da budur.
Nimetin Hakkını Vermek
Böylesine güzel bir şehirde yaşamak herkesin nasibi değildir.
Denizi, dağı, ormanı, tarihi, insanı…
Bu zenginlik bir şükrü, bir sorumluluğu beraberinde getirir.
Trafiğine, havasına, deresine, ağacına, suyuna;
tarihî eserine, kültürüne, sokağına kadar…
Bursa’nın her santimi korunmayı hak eder.
Çünkü Allah’ın verdiği lütfa ihanet edilmez;
bilakis korunur, güzelleştirilir, sonraki nesillere en temiz hâliyle teslim edilir.
Son Söz
Bursa’da yaşamak, bir şehrin içinde bulunmaktan çok,
bir duanın içinde yaşamaktır.
Kim bilir… Belki de bu yüzden Bursa,
Allah’ın sevdiği kullarına nasip ettiği bir güzellik olarak anlatılır.
Ve bizlere düşen, bu güzelliği tüketmek değil;
ona layık olmaya çalışmaktır.










Yorumlar