Vefa yaşanmışlıklara saygı duymak ve birçok şey paylaştığın insanları hatırlamak demektir.
Yaptığımız meslek, herşeyden önce gönül işidir. Sonrasında maddiyat gelir. En azından benim için böyle. Kaç kişiye dokunabildim, kaç kişi beni nasıl bilir, benim için herşeyden önemli. Bu durum çalıştığım sporcular,veliler ve takımlar için geçerli.
Günümüzde malesef kişisel çıkarlar doğrultusunda, karşı tarafın düşünceleri bir kenara bırakarak hareket ediliyor. Bu genelleme sporcular içinde antrenörler içinde yapılabilir. Sporcularda bu durum sen bizim kulübümüzün evladısın, bizi biraz daha fazla para kazanmak için bırakıp başka bir kulüpte oynama, çocukluğun bizimle geçti, elimizde büyüdün gibi söylemlerle duygusal bir yaklaşımla dokunup bir süre daha kadrolarında tutuyorlar. Devamında sezon ilerleyip rakip kadrolar transferler ile güçlendikçe, yeni oyuncu arayışına giren kulüp, evladım dediği sporcuya daha az süre vererek farklı oyuncu arayışına giriyor veya transfer yapmadan, bu sporcunun maaşına herhangi bir iyileştirme yapmadan alabildikleri maksimum performansı almaya çalışıyorlar. Sezon içerisinde bekleneni veremeyen sporcu ile yollar ayrılıyor. Sporcusundan vefa bekleyen kulüp, birden duygusallıktan uzaklaşıp, olaylara profesyonel yaklaştığını düşünüyor.
Bu durumda sporcu, daha az para kazanıp, kötü bir sezon geçirdiği için, vefa uğruna kabul etmedği teklifi tekrar alamıyor. Sezonu geçirdiği kulüp yeni sporcularla yoluna devam ediyor. Çünkü orası profesyonel bir yapı. Sporcu ise duygusal davranıp yanlış bir karar vermiş oluyor.
Büyük sözler verip, hayal satarak belki geleceği ile oynan bu sporcular, antrenörler basketboldan uzaklaştığında, aslında bu işe gerçekten gönül vermiş kişiler uzaklaşmış oluyor. Maddiyat ön plana çıkıp kişisel çıkarlar artıyor ve başarıdan uzaklaşıyoruz. İşin içerisine maddi çıkarlar girdiğinde, malesef kimse kimseyi tanımıyor. Vefa dediğimiz bu durum biraz klişede olsa semt ismi olmaktan ileri gitmiyor.