SON DAKİKA
Hava Durumu

Bursalı Mehmed Tâhir Bey

Yazının Giriş Tarihi: 05.01.2024 10:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.01.2024 10:51

Bursa’nın tarih boyunca kendi bağrından yetiştirdiği mühim şahsiyetler üzerine düşündüğüm günlerde, tevâfuktur, çok sevdiğim bir dostum vesilesiyle ilginç bir esere rastlıyorum... “Osmanlı Müellifleri” Yazarının ismi derhal dikkatimi çekiyor. Bursalı Mehmed Tâhir Bey... Vakit kaybetmeden araştırmaya başlıyorum bu ismi.

Mehmed Tâhir Bey’in, Sultan Abdülmecid’in Hassa Alayı kumandanlarından olan dedesinin, Kudüs’te bulunduğu sıralarda rahatsızlanarak emekliye sevk edilmesinden sonra ailecek Bursa’ya yerleşmiş olmaları dikkatimi çekiyor. 1861 yılında Bursa’nın Yerkapı, o dönemdeki ismiyle Bâb-ı Zemîn mahallesinde dünyaya geliyor Mehmed Tâhir Bey. Babasının askeriyeden sağlık sebebiyle emekliye ayrılmış belediye kâtibi Rıfat Bey, annesinin mülkiye memurlarından Bursalı Necip Efendi’nin kızı Rahime Hanım olduğunu öğreniyorum.

Mehmed Tâhir Bey ilk tahsilini Bursa’da görüp Mülkiye Rüştiyesi’ne giriyor ve o sıralarda bir yandan da bugün Hisar Mahallesinde bulunan Haraççıoğlu (Cizyedarzade) Medresesi’nde tasavvufa ilgi duyan bir şair olan babasının da etkisiyle dinî, Arabî dersler alıyor... 1876 senesinde rüştiyeden birincilikle mezun oluyor ve eğitimi Işıklar’da yani Bursa Askeri İdâdisi’nde devam ediyor. Babasının tasavvufta duyduğu ilgi kendisine de tevarüs eden Mehmed Tâhir Bey o sıralarda erken dönem Osmanlı’nın ruh dünyasının mayalanmasında büyük rol oynayan Muhyiddin İbn Arabî’nin öğretilerini benimsemeye başlıyor.

Mehmed Tâhir Bey, idâdiyi 1880’de birincilikle bitiriyor ve Harbiye’ye giriyor. Harbiye yıllarında ise tasavvufî arayışında Harîrîzâde’nin temsil ettiği Melamilik ekolünü benimsiyor. Harbiye’deki öğrenimini 1883 yılında tamamlıyor ve hemen piyade teğmeni olarak Üçüncü Ordu emrine girerek,  Manastır Askeri İdadisi’ne coğrafya muallimi olarak atanıyor. Burada on dört yıl görev yapıyor ve bir yandan Mülkiye Rüşdiyesi ile Mülkiye İdâdîsi’nde tarih ve hitabet dersleri veriyor.

Manastırda bulunduğu yıllarında tasavvufa ilgisi devam eden Mehmed Tâhir Bey, kısa zamanda Melamilik ekolünün önemli isimleri arasında anılmaya başlıyor.

Geçmiş mutasavvıfları araştırmaya başlayan Mehmed Tâhir Bey, mutasavvıflardan şair ve alimleri de içeren bir bibliyografya çalışması içine giriyor. Manastır ve çevresinde yetişmiş şahsiyetlerin mezar taşlarını araştırırken, bazı gazete ve dergilerde de yazmaya başlıyor. O yıllarda yeni uyanan Türkçü düşünce de dikkatini çekiyor Mehmed Tâhir Bey’in ve 1897 senesinde ilk eseri olan “Türklerin Ulûm ve Fünûna Hizmetleri” adlı çalışmasını yayınlıyor. Bu eserde en ünlü İslam alim ve düşünürlerinin büyük kısmının Türk olduğunu savunan Mehmed Tâhir Bey, Arapça ve Farsça yazdıkları için Arap ve Acem kabul edilen Farabi, Zemahşerî, İbn-i Sina, Buhari, Tirmizî gibi alimlerin Türk olduklarını öne sürüyor ve o sıralarda bu tezi büyük dikkat çekiyor.

Bir süre Üsküp Askeri Rüştiyesi’nde görev yaptıktan sonra 1898’de Manastır Askerî Rüşdiyesi’ne müdür tayin edilerek yeniden Manastır’a dönüyor ve ikinci eseri “Terceme-i Hâl ve Fezâil-i Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî” adlı, İbn-ül Arabî’nin öğretileri hakkındaki önyargı ve yanlış anlaşılmaları gidermeye çalışan bir eser kaleme alıyor. Manastır’da altı yıl müdür olarak görev yapıyor ve Manastır valisi Salih Paşa’nın kızı Şehnaz Hanım’la bu dönemde evleniyor.

1904 senesinin Eylül ayında Selanik Askeri Rüştiyesi müdürü olan Mehmed Tâhir Bey, 1906 senesinde Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adlı muhalif cemiyeti kuranların arasında yer alıyor. Bunun sonucunda ise rüştiye müdürlüğü görevinden alınarak, Manisa’da Alaşehir redif alayı tabur kumandanlığına tayin ediliyor. Birkaç ay sonra İzmir’de Divan-ı Harp üyesi ve tahkik memuriyeti olarak görevlendiriliyor.

1908 seçimlerinde aktif siyasette Bursa mebusu seçilen Mehmed Tâhir Bey 1908-1911 seneleri arasında Meclis-i Mebûsan’da yer alıyor ve bu süre zarfında araştırmalarına yoğunlaşıyor. 25 Aralık 1908’de Türk Derneği’nin kurucu üyesi, 1910 senesinde ise Târîh-i Osmânî Encümeni’nin yardımcı üyesi oluyor. 1911 senesinde fesih kararı ile kapanan birinci faaliyet devresiyle birlikte milletvekilliğinden ayrılıyor ve miralay rütbesi ile yeniden orduya dönüyor. 1913 yılında  Divan-ı Harp üyesi olarak  Evkâf Nezâreti tarafından İstanbul’daki vakıf kütüphanelerini teftiş etmekle görevlendiriliyor ve bu görev sayesinde birçok yazma eseri inceleme imkanı buluyor. Bu hizmete bir buçuk yıl kadar devam ettikten Topkapı Sarayı Kütüphanesi müdürlüğüne getirilen Mehmed Tâhir Bey, 1914 senesine kadar görevini sürdürdükten sonra miralay rütbesi ile askerlikten emekli oluyor.

1914 senesinde Türk Bilgi Derneği’nin Türkiyat şubesine seçilen Mehmed Tâhir Bey,1915 senesinde de Tetebbuât-ı İslâmiyye ve Milliyye Encümeni’nin on dört fahri üyesi arasına giriyor. Basında yer alan yazılarının yanı sıra risâleler yazmaya devam ediyor. Takribi yirmi yıllık çalışmalarının nihayetinde I. Dünya Savaşı sırasında yazımın başında bahsettiğim “Osmanlı Müellifleri” adlı eserinin ilk cildini yayımlıyor. Osmanlı Müellifleri’nin ikinci cildinin ikinci kısmı ise 1922 senesinde yayınlanıyor. Üçüncü cildin baskısı sırasında maddi sıkıntılar yüzünden baskı masraflarını karşılamakta zorlanan Mehmed Tâhir Bey’e büyük zaferin kazanıldığı günlerde Mustafa Kemal Paşa eserin ikinci cildinin ikinci kısmından 500 nüsha alarak destek veriyor.

28 Ekim 1925’te Zeynep Kamil Hastanesi’nde hayata gözlerini yuman Mehmed Tâhir Bey, talihin bir hikmeti midir bilinmez, Bursa’da Mehmed Muhyiddin Üftâde’nin öğrencisi ve Bursa kadısı olarak görev yapmış Aziz Mahmud Hüdâyî’nin Üsküdar’daki dergâhının haziresine defnediliyor. Bursa’nın bağrından yetişen bu önemli devlet adamı, araştırmacı, yazar ve münevverin adı ise bugün Altıparmak’ta Mehmed Tâhir Bey caddesinde yaşatılmaya devam ediyor.

"Türk Yurduna" 

Fî 9 Haziran Sene 1329 (m: 1911)

Bursalı Mehmed Tâhir

(Çev: Selimcan Yelseli)

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.