2022 yılının Ekim ayında, yine bu mecrada yayınlanan, “Bursa’da Osmanlı Dönemi Mezar Taşları-1” adlı yazımda, mezar taşlarının dönemsel ve bu minvalde gelişen üslupsal özelliklerine genel bir bakış açısıyla kısaca değinmeye çalışmıştım. O yazının devamı olan bu yazımda ise Bursa’da bulunan mezar taşlarından üzerlerinde yer alan kitâbeleriyle birlikte birkaç örnek örnek sunmaya çalışacağım. Söze başlamadan önce İsmet Özel’in “Üç Frenk Havası” şiirinde yer alan şu satırlar, insanoğlunun “ölüm” kavramı karşısındaki tutumu açısından ne kadar manidar değil mi? Bir okuyalım:
“Bize ne başkasının ölümünden demeyiz
çünkü başka insanların ölümü
en gizli mesleğidir hepimizin
başka ölümler çeker bizi
ve bazen başkaları
ölümü çeker bizim için.”
“Şiir” ve “şuur” kelimelerinin arasındaki etimolojik bağ gibi, kültürün ve sanatın sürekliliği de fanilik şuuru ile beslenir ve günümüzde ötelenen, belki de yok sayılmak istenen “ölüm” gibi mutlak bir gerçeğin, kültür ve sanat üzerindeki etkisi mutlaktır. İnsanoğlu geçici olan bu dünyaya bir iz bırakma gayesiyle, sanat ve estetik kavramları çerçevesinde, kendi kültürüne bir taş daha koyma, bir eser daha meydana getirme arzusuna her zaman sahip olmuştur ve var olduğu sürece de olacaktır…
Osmanlı medeniyetinin sosyolojik yapısı ile “ölüm” kavramı; dinsel ve gündelik yaşamın gerektirdikleri çerçevesinde birbirinden ayrılamaz. Daha önce de sözünü ettiğimiz, Osmanlı medeniyetinin mezarlıkları şehirlerin içinde konumlandıran şehircilik anlayışı, fanilik bilinci ve bu bilincin sosyolojik yansımalarıyla beraber, kültürün, ölüm kavramından beslenen sürekliliğine dair güzel bir örnektir.
Bursa şehri, fetih sonrası Osmanlı’nın şehircilik anlayışını yansıtması bakımından oldukça mühimdir. Bursa’da Osmanlı’nın erken döneminde kurulan ilk mahalleler konumsal açıdan hala varlığını sürdürmektedirler misal olarak...
Dokusu ve şehircilik açısından tarihle ilişkisini tamamen yitirmemiş bir şehir olan Bursa’da bulunan çeşitli hazirelerdeki ve mezarlıklardaki mezar taşları örneklerine “ölüm”, “kültür” ve “sanat” minvalinde şöyle bir göz atalım isterim. Kültürel sürekliliğimiz açısından medeniyetimizde ölümün de bir kimliği, bir manası olduğunu bir nebze olsun aktarabilirsem ne mutlu bana…
Sa’diyye (Dondurma) Dergâhı Haziresi (Kasapbaşı Mezarlığı)
Bursa’nın Osmangazi ilçesi Yerkapı mahallesinde bulunduğu bilinen dergâh, ne yazıkki günümüze ulaşamamıştır. Bir zamanlar bu civarda olduğu bilinen dergâhın çevresindeki hazire Kasapbaşı mezarlığı olarak da anılmakta ve bu hazirede mutasavvıf Şeyh Bedreddin’in hocası Abdurrahman Bistamî’nin mezar taşı bulunmaktadır. Buradaki definlerin zamanla Abdurrahman Bistamî’nin kabri çevresinde gerçekleştiği düşünülmektedir.
Hazirede birçok mezar taşı bulunmasının yanısıra, bir mezar taşı, üzerinde bulunan kurbanlık hayvan figürü (Görsel-1) ve yan kısmında bulunan kitâbesinde yer alan ibare ile oldukça dikkat çekicidir. Haziredeki 14 Numaralı bu mezar taşı, bu hazirenin Kasapbaşı mezarlığı olarak anılmasına sebep olmuştur. Döneminde baş kasap (Ser-kassab) olan Hacı Osman Ağa’ya ait olan mezar taşının yan bölümündeki kitâbe şöyledir: “Hüve’l-Hallâku’l Bâkî / Ser-kassabân-ı / hassa merhum / el- Hâc Osman Ağa / el- Fatiha / 1144” (m: 1732) (Görsel-2).
Pınarbaşı Mezarlığı
Bursa’nın Hisar Mahallesi’nin güneyinde yer alan Pınarbaşı mezarlığı Bursa’nın en eski mezarlıklarındandır. Mezarlığın tarihi Osmanlı’nın fethinden öncesine de uzanmaktadır. Bursa’nın en eski mezarlıklarından biri olması sebebiyle Osmanlı dönemine ait mezar taşları açısından oldukça zengin bir mezarlık olan Pınarbaşı mezarlığında ayrıca birçok musikişinas, şair, hattat kabri bulunmaktadır.
Pınarbaşı mezarlığında Osmanlı’daki “İlmîyye” sınıfına mensup olan müderrislerin mezar taşları da mevcuttur. 16 Numaralı mezar taşı Yıldırım Bâyezid müderrislerinden birine ait olması ve ilmîyye sınıfına ait başlığı ile güzel bir örnektir. Bu mezar taşının kitâbesinde şu ibareler yer almaktadır: “Hüve’l Hâyyü’l Bâki / Cennet-mekân firdev âşiyân / Sultan Yıldırım Bâyezîd Han / müderrisi İshâk Efendizâde / merhum ve mağfurleh / Muhammed Selîm Efendi / ruhîyüçün el-Fatiha / sene?” (Görsel-3).
Emir Sultan Mezarlığı
Bursa’nın en eski mezarlıklarından biri de Emir Sultan mezarlığıdır. Emir Sultan mezarlığı içinde Emir Buharî’nin türbesi bulunan ve aynı adla anılan Emir Sultan camiinin etrafında şekillenmiştir.
Emir Sultan mezarlığı da tıpkı Pınarbaşı Mezarlığı gibi Osmanlı dönemi mezar taşları açısından oldukça zengindir. Özellikle Emir Sultan camiinin batı kapısına çıkan merdiven kısmının iniş yönüne göre sağ tarafında, Fatma Hanım çeşmesinin hemen yanında, şebeke ardındaki hanım mezar taşı, hem yanıbaşında bulunan çeşmesi, hem de günümüze ulaşmış bir fotoğraf karesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Kültür tarihimize verdiği katkılarla bilinen Ordinaryüs Profesör Süheyl Ünver’in tam bu noktada çalışır vaziyette iken, etrafındaki çocuklarla birlikte çekilmiş fotoğrafı, kültür tarihimize verilen emeklerin bir yansıması gibidir (Görsel-4). Çeşmeye de adını vermiş 12 Numaralı Fatma Hanım’ın Hotoz başlıklı ve Hotoz başlığına eşlik eden bitkisel motiflerle oldukça zarif bir görünüm sunan mezar taşının kitâbesi ise şu şekildedir: “Hüve’l-Hallâku’l- Bâkî / Burusa Mütesellimi Hacı Mustafa / Ağa Hazinedâr-ı âlî-kadrleri / Hacı Veli Efendi’nin kerimesi / ve ciğerpâresi tâir-i bâğ-ı cinân / merhume ve ma’sume / cennet-mekân Fatma Adile / Hanımın ruhiyçün Fâtiha”.
Gelecek yazımda, Bursa İbrahim Paşa haziresinde bulunan Osmanlı devletinde sadrazamlık yapmış, oldukça önemli bir devlet adamımızın kardeşinin ve Emir Sultan mezarlığında bulunan bir sanatkâr hanımın mezar taşından bahsetmekle birlikte, yine Pınarbaşı mezarlığındaki bazı mezar taşlarına da değinmeye çalışacağım.
Şimdilik sözü burada noktalayalım.