Bendenizin okuyucuları âşinadır… Kimi zaman Bursa ile ilgili unutulan şahsiyetleri, kimi zaman ise Bursa’ya dair kıyıda köşede kalmış pek bilinmeyen kitapları gücüm yettiğince kaleme alır, aktarmaya gayret ederim. Yazarken öğrenir, bazen de Bursa’ya dair o güne kadar hiç rastlamadığım bir teferruatın içinde kaybolurum.
Bu kayboluşum, masamın başında rastladığım teferruatlarla da sınırlı değildir üstelik. Yine okuyucularım âşina olmalı, bendeniz boş vakitlerimde sahaflarda da kaybolmayı severim. Raflar boyu uzanan tozlu kitaplar içinde şahsi arşivime bir sahife katabilmek benim için dünyadaki en nadide zevklerden birisidir.
Geçtiğimiz günlerde, gittikçe şiddetini arttıran yağmurdan kurtulmak için en yakın sahaf dükkanının kapısında buldum kendimi. Hiç tereddüt etmeden derhal içeriye adım attım. Kitapların, maziyi havada teneffüs edebileceğimiz kadar görkemli o yoğun kokusunu içime çektim. Dükkanın sahibi ile göz göze gelip birbirimize ufak bir baş selamı verdikten sonra rafların arasında dolaşmaya başladım. Gözlerim o eski ve ciltli kitapların üzerinde hiç durmadan iştahla akıyor ve şuurum, bir kitap üzerinde rastladığım bir kelime ile birdenbire çakacak bir kıvılcım bekliyordu. Bu arayışı defalarca tecrübe ettiğim için muhakkak mühim bir kitaba rastlayacağımı hissetmiştim. İkinci rafa, yıpranmış kitapların üzerine yatay bir şekilde konulmuş bir kitabın ismi hemen beklediğim o kıvılcımın çakması için yeterliydi: “Bursa’da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü”.
Kapağını kaldırıp basım tarihine baktığımda şaşırıp kalmıştım. İlk kez 2002 yılının Kasım ayında “Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları” tarafından basılan bu kitap nasıl olmuştu da gözümden kaçmıştı? Hemen dükkan sahibine fiyatını sorup, gayet uygun bir fiyata aldım bu kitabı. Eve geldim ve gece olup, el ayak çekildikten sonra masamın başına geçtiğimde yeniden araladım kapağını.
Kitap 14-16 Kasım 2022 tarihlerinde Tayyare Kültür Merkezi’nde düzenlenen ”Bursa’da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü” sempozyumunda sunulan makalelerin bir derlemesiydi. İlk bölümü genel olarak “Tasavvuf Kültürü”nü, ikinci bölümü ise “Bursadaki Tasavvuf Kültürü”nü inceleyen bu kitabın içinde kimlerin makaleleri yoktu ki…
Kitabın genel olarak tasavvuf geleneğini içeren birinci bölümünde açılış makalesi “Varoluş ve Felsefe” eserini ilk okuduğumda bana farklı bakış açıları kazandıran Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un “Tasavvuf Kültürü ve Felsefe Geleneğimiz”di. Makalesinde evrensel bir felsefe geleneğinden, bizim topraklarımızda yoğrulan felsefe anlayışımıza ve tasavvuf geleneğimize ışık tutan bu makale kitabın genel bir sunumuydu adeta.
Ardından Prof. Dr. Necmi Ülker’in, bendenizin de naçizane alanıyla ilgili olan “Mezar Taşlarında Ölüm Felsefesi” adlı makalesi geliyordu. Makalesinde Bursa’daki bazı mezar taşlarının kitâbelerinden örneklerle medeniyetimizdeki ölüm kavramını irdeleyen bu makale derhal aklıma Gilles Veinstein’in derlediği “Osmanlılar ve Ölüm” adlı eserini getirdi. Şaşkındım.
Bu makaleden sonra ise Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın “Mekânlar, Bazı Kavramlar ve Bursa” adlı makalesi geliyor ve bu makalede Bursa’daki bazı dergâhlardan da bahsediyordu. Özellikle makalede Bursa Mevlevihanesi’nin Pınarbaşı’nda bulunması ile ilgili su kaynakları ve dergâhlar arasında kurulan kuramsal bağ oldukça dikkat çekiciydi.
Akabinde Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ın “Tasavvuf Kültürüne Genel Bakış” adlı geniş bir makalesi ve hemen ardından da Bursa’nın tasavvuf iklimini bugün dahi kendisinden öğrendiğimiz Prof. Dr. Mustafa Kara’nın “Müridin Gönlündeki Mürşid, Mürşidin Gönlündeki Mürid” adlı tasavufun derinlerini irdeleyen şahane makalesi geliyordu.
Feyzi Alıcı’nın “Tasavvuf Kültüründen Üç Satırbaşı ve Üç Meyve” adlı ilginç makalesinden sonra ise çalışmalarından istifade ettiğim Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu’nun “Tasavvuf Kültüründe Bilim ve Akıl Olgusu”nu irdeleyen makalesine göz atıyordum.
Ve yine ardından Bursa hakkında çalışmaları ve Bursa hakkındaki geniş arşiviyle tanıdığım Raif Kaplanoğlu’nun Bursa’daki Tasavvuf Kültüründe İslam Dışı Etkiler” adlı makalesi bu konuya dair ilginç bir bakış açısı sunduktan sonra, Prof Dr. Çoşkun Ak’ın birbirleriyle daima tesir içinde olan “Divan Şiiri ve Tasavvuf’u irdelediği makalesi beni bekliyordu.
Sayfaları süratle bir bir geçiyordum.
İsmail Hakkı Bursevî üzerine yazdığı eserini bildiğim, 2002 yılında Yrd. Doç şimdi ise Dr. Olan Murat Yurtsever’in “Şiir Vadisinde İsmail Hakkı Bursevî” makalesinden sonra ise tasavvuf alanında literatüre geniş bir bakış açısı kazandırmış; “Kalenderiler”, “Osmanlı Sufiliğine Toplu Bakışlar”, “Selçuklular Osmanlılar ve İslam” gibi eserlerinden hala istifade ettiğim ve edeceğim Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın “Türkiye Dini – Sosyal Tarihinde Vefâiyye Meselesi” adlı mühim makalesi ile ilk bölüm tamamlanıyordu.
Bir de bu şahane eserin “Bursa ve Tasavvuf Kültürü”nü ihtiva eden ikinci bölümü vardı ya hani, bu bölüm bir sonraki yazıma kalsın. En kısa zamanda yine hep beraber bir göz atalım.