Evet benden hiç beklemediğiniz, alışık olmadığınız bir köşe yazısı olacak bu…
Spor muhabiri olarak başladığım meslek hayatımda hiçbir zaman siyasi yazı da yazmadım, haber de yapmadım. Hala daha aynı fikirdeyim…
Ancak bu başka bir durum. Siyaset ötesi bir yaşanmışlık…
Öncelikle başlamamız gereken nokta tam olarak Sinan Ateş kimdir. Bunu okuyarak yazıyı okumaya başlayalım ki bende yeni, yeni vakıf oldum.
SİNAN ATEŞ KİMDİR?
1984 yılında Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde doğan Sinan Ateş, ilkokul, ortaokul ve liseyi Bursa'da okudu. Lisans eğitimini 2002-2006 yılları arasında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünde, yüksek lisans eğitimini ise 2007-2009 yılları arasında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü'nde tamamladı.
2010-2018 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü'nde doktora yaptı. Ateş, 2000-2002 yılları arasında Bursa Ülkü Ocakları'nda 'Lise Başkanlığı' yaptı. 2002-2006 yılları arasında Ülkü Ocakları Ankara ve genel merkez yönetimlerinde yer aldı.
2019 yılında Ülkü Ocakları Genel Başkanı oldu. 2 Nisan 2020 tarihinde görevinden istifa ederek ayrıldı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü'nde çalışmaya başladı.
Sinan Ateş, evli ve iki çocuk babasıydı. Sinan Ateş'in eşi ve iki çocuğunun annesi Ayşe Ateş'tir.
Dönelim o güne…
30 Aralık günü haberi ilk duyduğumda aslında isim benzerliği zannettim. Sonra direk haberleri okumaya, araştırmaya başladım. Kendi sosyal medya hesaplarına baktım ve daha 2 saat önce paylaşımları vardı. O sebeple biraz daha inanmamaya devam ettim, belki de kendimi kandırdım. Sonrasında işin ciddiyetine Selman Bozkurt’un adını duyunca inandım.
Bursa’nın yetiştirdiği bu iki vatan evladının ismi yazılıyordu her yerde…
Önce şok oldum, üzüldüm ve sonrasında iki evladı aklıma geldi. İyice bunaldım…
Bende bir kız babası olarak onların. Neler hissettiği ile alakalı empati yapmaya çalıştım ve gerçekten dayanamadım ki o iki yavru neler yaşadı, gece rüyasında neler gördüler, neler hissettiler…
Hele, hele cenaze evin önüne geldiğinde meraklı bakışlarıyla “Baba, Babaaa” diye feryat etmesi zaten başlı, başına insanlığımızı sorgulamamıza yetti….
Hatta Bursaspor ile alakalı demeçler verdikçe kendi, kendime söylenirdim “Siyasi bireylerin şu takımın yakasını rahat bırakmasını istiyorum” ancak zamanla ne kadar Bursa ve Bursaspor aşığı olduğunu gördüm. Ben Sinan Ateş ile daha önce iki defa denk geldim. Birisinde Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu dönemde, diğeri de yakın geçmişte. Kendisiyle sohbetimiz, merhabalaşmamız oldu ancak yakından tanımadığım için ve sadece sosyal medyadan takip ettiğim için üzüldüm. Ailesini, yaptıklarını ve dahasını…
Ancak daha sonrasında mesleğim gereği sordum, soruşturdum.
Türkiye’nin her bir noktasında hem islam, hem Atatürk, hem de vatanseverliği bir bünyede toplamış bu vatan evladını sevenleri gördükçe MHP veya Ülkü Ocakları geçmişine sahip insanlarla denk geldikçe sohbet hep aynı noktaya geldi.
20’ye yakın insan ile bu konu üzerine sohbet gerçekleştirdim. Aralarında eski ocak başkanları, milletvekilleri ve parti temsilcileri de vardı. Bir Allah’ın kulu olumsuz en ufak yorum yapmadı, yapamadı.
En önemlisi de neydi biliyor musunuz?
Bunu elbette yapanların vebali çok büyük. O tetiği çekenin, çektirenin, göz yumanın vebali çok, çok büyük.
Profesörlük için bir tez hazırladığını duydum Sinan Ateş’in. Sadece bugüne kadar iki kişinin verdiği bir tez. Bu iki kişiden birisinin ismi de İlber Ortaylı. Düşünün ki nasıl bir kişiye kıyıldı.
Her ne olursa, olsun iki evlat babasına, bir ananın ve babanın evladına kıyıldı. Onlar bu Dünya’da binlerce abi, abla kazanırken anne ve babası ise binlerce evlat sahibi oldular. Aslında Sinan Ateş’i bile tanımayanlara tanıma, fikir ve düşüncelerini benimseme fırsatı yakaladı binlerce kişi.
MHP Bursa teşkilatları ve il, ilçe başkanları taziye paylaşımları yaptı. Eski vekiller, başkanlar cenazesine katıldı. Böyle bir puslu zamanda bunu yapmaları kıymetliydi.
Türkiye’nin her bir noktasında muhakkak bir dua, hayır ve Yasin okutuldu. Cenazesine gelemeyenler her gece mezarı başında dualarla nöbet tuttu. Mahşeri kalabalıkla bir cenaze töreni düzenlendi. Sağcı, solcu kavramı olmadan cenazesine omuz verildi. Evet oraya gelen herkes tanımıyordu ama artık tanımıştı…
Evet bu Dünya’dan bir Sinan Ateş geçti. Hatasıyla, doğrusuyla, sevabıyla, günahıyla bu Dünya’ya Ateş düştü. Aslında onu en iyi çok sevdiği ve her fırsatta sevgisini dile getirdiği Mustafa Kemal Atatürk’ün şu söylemiyle anlatabiliriz "İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"
Sinan Ateş ilke ve inkılaplarına, vatanına, dinine sevdalı bir Türk genciydi. Nice gençleri de bu şekilde yetiştirdi, yetiştirmeye devam ediyordu!
Duyduğuma göre her akşam sevenleri, abileri, kardeşleri onu kabrinde yalnız bırakmıyormuş. Bir insanın acısı nasıl paylaşılır bilemediğim için henüz taziye ziyaretine bile gidemedim. Daha önce çok defa sevdiklerimi, yakınlarımı, komşularımı kaybettim. Ben hiçbir zaman acımı paylaşamadım. Aslında herkes acımızı paylaşmak istedi ama üzerimden veremedim o acının birazını dostlara. Şimdide bilemediğim için gidemedim.
Gittiğimde neyle karşılaşacağımı bilemedim. Duvarda ki yazıya nasıl bakarım, anne ve babasının elini nasıl öperim? Oturduğu sokağa girip ne derim? Şimdi okuyanlardan illa ki birileri “Abarttın sende” diyecektir. Hatta tanımadığım halde neden üzüldüğümü sorgulayacaktır.
Benim hangi partiye oy verdiğimi, hangi siyasetçiyi sevip, hangisini sevmediğimi kimse bilmez. Ailem, eşim, çocuklarım, dostlarım… Hiç birisi bilmez, bilmeyecekte. Ancak bu durum çok farklı bir durum. Bir aile babası rahmetli oldu hem de pusuyla…
Hain pusudan önce paylaştığı yazıda aslında başına gelecekleri biliyor gibi davranmış rahmetli “Üzer kahpe pusular”
İçimi dökmek istedim belki de sizlere. En azından benim duyduklarımı, sizlerde duyun diye…
Bir kez daha Allah’tan rahmet, kederli ailesi, sevenleri ve tüm ülkeye başsağlığı dilerim. Umarım failleri bir an önce hâkim karşısına çıkar ve bu Dünya’da ki adalet yerini bulur. Ahirette zaten hak yerini bulacaktır…